Aşk zaten rastgeledir
O mutluluğu. O azabı. O uykusuz geçen geceleri ve huzursuz günleri. Coşku ve endişe dolu, derste veya işte hayal kurarsınız, mantonuzu unutursunuz, araba kullanırken sapacağınız yeri geçersiniz, telefon başında oturup bekler; ne söyleyeceğinizi planlarsınız; bir saplantının pençesindesiniz, onunla bundan sonraki buluşmanızı iple çekersiniz.Sonra, buluşursunuz, onun en küçük hareketi soluğunuzu keser. Onun gülüşü başınızı döndürür. Aptalca riskler göze alır, aptalca şeyler söyler, fazla gürültülü güler, karanlık sırlar açıklar, bütün gece konuşur, şafak sökerken yürüyüşe çıkar, sık sık kucaklar ve öpersiniz. Bu arada, mutluluktan sarhoş olarak ateşin pençesinde soluk soluğa yuvarlanırken bütün dünyayı unutursunuz.Ve şiir yazarsınız; yazdıklarınız size yetmez; sözcükler gerçeğin birer beceriksiz avcısı olmuştur;söz hükmünü yitirmiştir. Türkçe'nin büyük ustası Sait Faik de benzer sıkıntılar yaşamıştır."…Söylemeliyim, yok yok. meydanlarda bağırmalıyım, bu küçük güllerin buram buram tüttüğü Anadolu şehri kahvesinde kiraz mevsiminin Sevişme vakti olduğunu... Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem, nasıl etsem nasıl yapsam da meydanlarda bağırsam... Sokak başlarında sazımı çalsam anlatsam şu kiraz mevsiminin para kazanmak mevsimi değil Sevişme vakti olduğunu. Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını, Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam.."Tarih öncesinden beri aşkı betimleyen binlerce şiir, şarkı, kitap, opera, piyes; efsane ve mitoslarakarşın, bir erkek ya da kadının ailesiyle dostlarını terk etmesi, intihar etmesi ya da adam öldürmesi ya da aşk yüzünden eriyip gitmesi sayılarla ifade edilemeyecek kadar sık görülse de, pek az bilim adamı bu tutkuya gerekli ilgiyi göstermiştir. Birçok kişi de sevdalanmanın, doğanın yasalarına ve bilimin gözlemlerine karşı gelen mistik, elle dokunulamaz, anlaşılmaz, hatta kutsal bir deneyim olduğunu varsayar. Yüzlerce eğitimci ve filozof ancak laf arasında sevdalanmadan söz ederler. Pek az kişi, başka bir insana duyulan bu çekimi anlamaya çalışmıştır. Çünkü, herkes kendi aşkını yaşar.Aşk Haritaları O erkeğe" ya da "o kadına" aşık olmanıza neden olan daha önemli bir mekanizma aşk haritanızdır. Ahmet yerine Ali'ye ya da Ayşe yerine Emine'ye tutulmanızdan çok önce kafanızda oluşmuş bir harita, neyin cinsel açıdan sizi uyardığını, niçin bunun yerine şuna âşık olduğunuzu tayin eden beyin fonksiyonlarına dayalı bir model geliştirir.Psikologlar, çocukların, aile, dostlar, deneyimler ve rastlantısal beraberliklere yanıt olarak beşyaşlarında (hatta daha erken) bu aşk haritalarını geliştirdiklerini düşünüyor. Örneğin; çocukken,evinizdeki kargaşaya veya sükûnete, annenizin sizi dinleme, azarlama, okşama biçimine, babanızın şaka yapma, yürüme tarzına veya kokusuna alışırsınız. Dostlarınızın ve akrabalarınız bazı huyları size sevimli gelebilir, başkaları ise size huzur bozucu bazı olayları çağrıştırırlar. Ve bu anılar zamanla kafanızda bir model (prototip) oluşturmaya, sizi iten ya da heyecanlandıran şeyler için bilinçaltında kalıplaşmaya başlar. Siz büyürken bu bilinçsiz harita da şekillenir ve ideal sevgilinin bileşik bir ön portresi yavaş yavaş belirlenmeye başlar. Ve cinsel duyguların beyni kapladığı yirmi yaş öncesi delikanlılık yıllarında bu aşk haritaları somutlaşır, ideal sevgilinin dış görünüşü, yapısı, ırkı ve rengine ilişkin ayrıntılar kadar mizacı, tavırları vb. konusunda da kesinlik kazanır. Böylece, kafanızda, kusursuz eşinizin; çekici bulduğunuz dekorların ve sizi heyecanlandıran konuşmalarla erotik faaliyetlerin bir imajı oluşmuştur. Sonuçta, aşkınızı bir sınıfta; bir alışveriş merkezinde veya işyerinde yanınızdan geçmesinden çok önce; siz, ideal sevgilinizin temel öğelerinden bazılarını kafanızda kurmuşsunuzdur bile. Derken, bu parametrelere uyan birini görünce, o kişiye âşık olur, size özgü aşk haritasını aşkınıza yansıtırsınız. Bu kişi genellikle gerçek idealinizdençok farklıdır, Ama siz bu tutarsızlıkları görmezlikten gelir, hayalinizdeki imajın ötesini görmezsiniz. İngiliz edebiyatçısı Chaucer'in ünlü "Aşkın gözü kördür" sözleri, belki de bunun sonucudur. Bu aşk haritaları kişiden kişiye değişir: Bazı kimseler resmî bir kıyafet ya da doktor giysisi, iri göğüsler, ufak ayaklar veya şen şakrak bir gülüş karşısında heyecanlanırlar.O kızın sesi, o erkeğin gülümseyişi; kızın çehresi, erkeğin sabrı, kızın samimiyeti, erkeğin amaçları,kızın düzenliliği, erkeğin esprili konuşması, kızın ilgi alanları, erkeğin karizması gibi sayısız belirgin özellikler kadar bilinçaltıyla algılanan minicik öğeler; bir kimseyi bir diğerinden daha çekici kılmak için âdeta işbirlıği yaparlar. Hepimiz çekici bulduğumuz birkaç belirgin özellik sayabiliriz; ancak bilinçaltımızda daha niceleri gizlenmektedir.
|